Sahipsiz Kedi ve Masum Fahişe
Sahipsiz Kedi Ve Masum Fahişe
Soğuk bir kış gecesi. Sabah yağan
karın beyazlığı halayerlerde. Caddeler kaldırımlar yğmur ve
pislik içinde. Delice esen yakıcı rüzgar evlerin bacalarıyla
oynaşmakta. Perdeler dışarının soğuk ve gri görüntüsünü
sansürlemek istercesine içine kapanmış pernecerelerde. Norml
insanlar bu sate üçüncü uykularında olmalı. Odlrın işiklarıise
çoktan sönmüş. Kendini saran gizemli bir kararatıya teslim olmuş
İstanbul. Gökyüzü iyice zifire bağlamış yağmur desen karın
ardından ha yağdı ha yağacak.. kesik kuyruklu ürkek bir kedi
dolaşıyor sokaklarda ürkek ürkek. Boynunu bükmesinden ve bşını
ara ara ufak ayaklarının altına almaya çalışmasından belli
üşüyor olduğu. Mini minnacık adımlarını atarken ürkek
bakışlarla kendisine halinden anlayan bir yandaş arıyor olmalı,
bu saate tek başına dolaştığına göre koca koca dinlerin kader
ve alınyazısı dediği lanet kendini en acımasız yüzüyle küçük
kendiye göstermiş olmalı. Ana kapısı sokaktaki herşeye karşı
kitlenmiş dar girişli bir apartmanın önünde dinlenmek ve
birazcık olsun ısınmak için ayacıklarını büzüp başını
yana yatırıyor. Çöp kovalrından kldırımlara düşen yemek
artıklarının kendine büyük bir nimet olarak sunulmasından
bıkmıştır belki de. Doğru düzgün bir kaç lokma boğzından
geçmemiştir bile. Kurumuş bayat biskuvi kırıntıları ile donmuş
sulu yemeklerin içindeki taşlaşmış ekmek parçaları, hepsi
hepsi bu kadar... taş duvarın önünde klakalmış bir başına.
Arabalar korna çalarak geçmekte önünden. Karşı tarafta ki
renkli neonlar yanıp yanıp sönmekte peş peşe. Kaldırıma çıkıp
yeniden yürümeye devam eder. Durması iyiye alamet değil onun
için. Yaşlı bir kedi 'böyle soğuk havalarda durursan donup
ölürsün' demişti birkeresinde ona. Az sonra onun kader ve alın
yazısına uygun bir biçimde kuvvetle patlayan bir gögürültüsünün
ardından şiddetli bir yağmur boşalıyor gökyüzünden. O hala
köşe başında yağmurdan korunmak için geçtiği saçagın
altında öüsteri bekliyor. Her zaman ki yerlerinde durmak
zorundalar. Avuç dolusu boya var yüzünde abartılı ve normalde
pek hoşuna gitmeyen bir makyaj yapmış, mesleğinin gerekliliğini
yerine getirmek için. Yüksek topuklu ayakkabılarına alışabilmiş
değil henüz, yürüken yüzünde belli etmemeye çalıştığı cı
ifadesinden belli. Hande'den öğrendi hep bu numaraları, böyle
giyinip süslenmeyi. Onlar iyice kanıksamışlar bu yaşam biçimine,
hergece aynı hikayeyi tekrarlayıp hayatlarını kazanmaya. Kısacık
dareteğini çekiştirerek amansız bir biçimde soğuktan korunmaya
çalışıyor. Bir müşteri gelse de bir an önce burdan gitse.. bu
soğuk hava; gölgesinden el karınlığından yağ fışkıran,
göbekli, ağzı leş gibi ucuz içki ve sigara kokan maganda birinin
yatağına girmek kadar ürkütücüdür onun için. Her fahişenin
kaderidir bu. Her sürtük bu acımasız gerçeği kabullenmiştir.
Caddede beklemek; aç kalmak, polisi başına bela almak demektir.
Oysa sapıkça acımasız fantezilerine onu alet eden, verdiği üç
kuruş parayı hak etmesini bekleyen müşterisi isimsiz beyaz atlı
prensidir onun. Nasıl olsa sabah kalktığında o adamı adam onu
cadde ikisinide hatırlamayacaktır. Bazen kendisini küçük bir
kediye benzetir, sarı kahve rengi tüyleri olanyürüken dengeli
adımlarını özgürce atabilen bir kediye. Keşke bu yaşama kedi
olarak gelebilseydi. Bu düşüncesinden ayılmadan kaldırıma
yabancı marka bi araba yaklaşır. Orta yaşlı bir adam camdan
dışarı uzanıp 'kaç para' diye fiyatını sorar. Böyle tipleri
iyi tanır oldu artık. Hande söyle demişti; 'yabancı plkalı
arabalardki müşteriler yılbaşı ya da tatil için ülkesine gelir
kendini dışarıya atan alamancılardır daha çok, barda pavyonda
para harcamayı severler ama bize gelince pazarlık yaparlar'
doğruydu galiba Hnade'nin dedikleri. Adam sıkı bir pazarlığa
girişti. Netekim fiytta anlaşamadışar, gece uzun diye düşündü,
yine biri gelir nasıl olsa. Saat yarım olmuştu, genç bir kadın,
Taksim/Elmadağ yolunda kendini satacak bir müşteri bekliyor.
Beyoğlunun arka sokakları sidik kokan otellerin, küf kokan
dostlukların, marjinal istemlerin, düş bozumu umutların
oluştırduğu ve her yer her köşe başı kusmul ve sidik izlerinin
bolca rastlandığı kendine özgü bir dünyadır. Burada aşklar,
sevişmeleristerik düşler anlık ya da geceliktir. Bir yalan
dünyadır Beyoğlu. Yaşamı boyunca bastırdığı cinsel
dürtülerini bir gecede yşamak isteyenler gelir buraya, annesinden
karısındn kocsından habersiz hatta bazen kendisinden bile sklr bu
gerçeği. Kimisi bir kadınl çeşitli fantaziler yaşarkarısından
göremediklerini onunla paylaşır bir başkası ise o gece bir
'dönmenin' ya da eşcinselin cizgisi dışındaki yatağına bırakır
kendini. Bir keresinde ünlü bir isim şunu istemişti ondan; 'bir
geceliğine seninle yer değiştirmek istiyorum' bu cümleyi uzunca
bir süre düşündü. Hele sıcak bir yaz gecesi tanınmış bir
futbol kalecisi telefonla kandini aramış evine davet etmek istemiş
gerekçe olarakta kendisiyle grup ilişkiye girmek istediğini
söylemişti. Para karşılığında kendisinden istenen herşeyi
yapıyordu.
Montunun yakasını kaldırıp üşüyen
yanaklarını rüzgardan korumaya çalışır. Çocukluktan başlayan
sorunları dertler yumağı olmuştur.artık bundan sonrası ise pek
ilgilendirmez onu. Sokaktan geçen her erkeğin koynuna bırakı
verir kendini. Birkaç satlik inilti, sahte orgazmlar sabaha kadar
mide bulantısına dönüşür dudaklarında. Onun tek düşüncesi
alacağı paradır artık.yşadıkları ve ona yapılan muamele rhiç
umrunda değildir artık. Beraber olacağı insanlşarın onur kırıcı
sözleri ve hareketlerine karşı duyarsızlaşmıştır artık. Hele
ki bir gecede iki ya da üç müşteri buldumu keyine diyecek yoktur
artık. Ağlamak ister ma beceremez.. yüzünde ki okkalı boyası
akmamalıdır. Keşke kedi olsaydım diye düşler böyle zmanlarda..
müşteri beklerken ya da bir yatağa girerken.Küçük kedi duvar
dibinden bazen yürüyerek bazende sağa sola bakınarak çevresini
süzerek kendine yandaş arar. Ama... bu saate ne bir kedi vardır ne
de onu kucağına alıp sevecek biri... umutla yürümeye devam eder.
Bir araç daha durur, köşe başına
doğru fren yaparak. Bu kez yeni yetme bir gençtir ona fiyatını
soran. At kuyruklu gençle fiyatta anlaşamaz. Buna pek bozulmazda,
gencin pencereyi kapatırken yüksek sesle 'şağılık fahişe'
demesini bir türlü sindiremez. Ardından bağırıp küfreder.
Hande böyle durumlarda çantasındataşıdığı sustalıyı
göstermesini önermişti. Böyleleri sustalıyı görünce korkup
ardına bakmadan kaçıyorlarmış. Iyice üşümüş bacaklarını
biraz olsun ısıtma umuduyla ovuşturduğu elleriyle düzlerini
ovalar ama nafile. Içi titreyerek yeni müşteriyi beklemeye
koyulur. Geçen ay ev kirasını ödeyemediğinden Kadir beye karşı
bir kez dha aynı yüz ifardesiyle gitmek istememektedir. Heleki onun
kocaman göbeğini oynatarak, sgaradan sararmış dişlerini gösterip
kirli tırnaklı ellerini ovuşturarark 'ya kirayı ödersin ya
da...' demesini hiç dinlemek istememektedir. Derin bir iç çekip
'bi müşteri gelsede gitsem' diye düşünür tekrar. Birde
ayaklarının dibinde küçük bir kedi görünce çok şaşırıp
eğilerek şefkatle alır. Gecenin karanlığında kısmetini
bekleyen bir fahişe ve sahipsiz küçük bir kedi saniyeler
içerisinde dost olurlar. kadın ve kedi.saçağın altında birleşen
iki yitik yazgı. Kedi yeni sahibesinin kucağında mutludur çoktan.
Kulağına sevgi sözcükleri fısıldayan 17 yaşındaki kadının
elleri sırtını okşadıkça bütün gün aç karnına yaptığı
umut yolculuğunun sonun geldiğine inanmıştır sanki. Genç kız
annesinin küçük oğluyken işten gelen babasını kucağına
uzandığında hisetmiştir en son bu duygular.
Kaldırımın önünde bir araç
durur, içinde iki kişi vardır.alkollü oldukları her hallerinden
belli iki erkekten biri pencereden uzanıp fiyat sorar. Ne olurdu
sanki sadece bir tanesi usulen 'merhaba, nasılsın dese önce.
Kucğında kedi karşışında bu gece ki kısmeti...yüksek bir
fiyat söyler inadına tez elden gitsinler diye. Eliyle ağzını
şapırdatarak silen adam ise 'tamam yavrum' der. Ne yapacağını
bilemez bi an. Ikisi arasında bir seçim yapmalıdır. Ojeli
elleriyle tuttuğu yavru kediyi bırakmayı düşünür.. ama
bırakamaz... kedi uyuyordur çünkü... boncuk mavisi gözleri
kapalıdır. Belli ki kucağında aradığı sıcaklığı, huzuru
bulmuştur. Onu uyurken soğuk kaldırım taşına bırakmaya gönlü
elvermez.. boğazına kadar güçlü bir ivmeyle gelen hıçkırığı
geri çevirir. Zira kendisi 14 yaşındayken telefonunda aşık
olduğu adama yazdığı mesajlarını yakalayan babası onu böyle
bir havada arabasından indirerek soğuğa bırakmıştır.. daha
erkekliğinin güzel ergenliğini tadamadan, arkadaşlığı,
dostluğu, aşk ile sevişmeyi bilmeden zoraki evrimini bir fahişe
olarak tamamlamıştır. Beyoğlu'nun pis arka sokalarında başlayan
hikayesi Elmadağ yolunda devam etmektedir. Korna sesi ile gerçeğine
uyanır. Müşterisi sabırsızlanmaktadır. Kucağında uyuyan
kediye bir kez daha bakar. Anacığı gelir gözünün önüne hayal
meyal. Boncuk boncuk gözleri vardı, tıpkı bu kedi gibi iye
düşünür. Babasından kan kusana kadar dayak yerken onu
savunmamasına rağmen belki de doğduğunda çok sevmiştir. Elini
öpemediği kucağında doya doya uyuyamadığı elleri kınalı
başörtülü anacığı..
Gözünde süzülen iki damla yaş
abartılı makyjını bozar. Bu gece müşteriye gitmeyecektir.
Gerekirse Kadir beyi memnun edecektir. Zaten ne fark ederdi ki?
Herkes ondan aynı şeyi beklemektedir oysa hiç himse sevgisini
aşkını önemsememiştir. Ilk kez bu kedi... Hiç birşey istemeden
usulca yatmaktadır koynunda.. eliyle arabaya gidin işaretş yapar.
Tüylerini yanağına sürttüğü kedisine hiç tatmadığı ana
sevgisini tattırma duygusuyla sarılarak evine doğru yol alır..