Maruz Kalmak

aksak atlar gibi geceye koşuyorum. kendimle girdiğim bütün mücadeleleri kaybettim. yarışın galibi çoktan belli. her seferinde sonunculuğumu kanıtlamak için varıyorum bitiş çizgisine.  artık çabalarım alkışı haketmiyor.
ölmediğimi kanıtlamak için yürüyorum sokakları. kalabalıklara karışıp ben de sizdenim demek istiyorum. mavi balonlar var elimde, gökyüzü çekiyor içim. iğnelelerle üzerime koşuyorlar. 
aynalarda yüzümü yadırgıyorum.
uçurumlardan düştüğüm rüyalarla başlıyorum güne. düşmek ne derin kelime.
kutsal kitapları yırtarcasına besliyorum nefes alamadığım karanlıkları. haritalarda naaşıma uygun yer bulamıyorum.
yollardan geçiyorum. hiçbir yere varmayan yollardan. nefes nefese koştuğum bütün adreslerde kapıda kalıyorum.
mutlu son diye bir şey yoktur, diyorum kendi kendime. kendimi, içinde bulunduğum felaketlerden daha kötülerini düşünerek avutuyorum.
kuyulardan geçiyorum. bir kuyudan geçmek ne demek bilmeden. yanaklarımdan akan hüznü gömleğime siliyorum. gömleğim kırmızı hüzün ipliğinden dokunmuş. soluduğum ışık, geceden karanlık.
kalbimin odalarının ışıkları sönük. perdelerim rüzgarda savrulmuyor. kendi mezar taşıma ismimi kazıyorum, zihnimde muhafaza ettiğim bu körelmiş çivilerle.
eşiğimde tuzaklar buluyorum. insan eliyle yapılmış tuzaklar. insanoğlu eskiden açtı. tuzakları yalnızca avlanmak için kullanırdı.şimdilerde ise hobi olarak kullanıyor bu kapanları. tamam lan, çok istiyorsanız öleyim, diyorum bazen. iyi de benim naaşım kimin karnını doyuracak?
varoluşumun izahını yapacak bir kitap yazılmadı henüz. hüznümü betimleyecek bir ölüme şahit olmadım. idam sehpasına gülümseyen bir adamın vakurluğu içerisindeyim. bütün tercihlerim seçeneksizlikten.
birilerine bir şeyleri itiraf edeyim istiyorum. kimse gerçekleri umursamıyor.. çalmasını bilmeyenlerin elinde gürültü çıkarmaktan öteye gidemeyen müzik aletleri gibiyim. daha ilk karşılaşmada istedikleri tınıların çıkmasını bekliyorlar. emek vermek yorucu bir iş. devir hazıra konmak devri. doğru sesleri çıkarmadığımı kabul ediyorum, ama kulakları tırmalayan bu seslerin müsebbibi ben değilim. duymak istemiyorsanız tellerime dokunmayın.
bir şeylerin inadına ayakta duruyorum. bir şeylerin inadına yürüyorum sokakları. bir şeyleri yalnızca, başka bir şeylere inat olsun diye yapıyorum. gülümsüyorum. acıya, kedere, karanlığa. inadına..
nasılsa istediğim yerlerde olamayacak, istediğim şeyleri yapamayacak olmanın verdiği rahatlıkla, hiçbir kaygıyı barındırmıyorum omuzlarımda. ama asıl yük buymuş meğer.
kayıtsızlık o kadar da rahatlatıcı bir varış noktası değilmiş.
her şeyi iş işten geçtikten sonra idrak ediyorum. tecrübe edindiğim hiçbir şey beni daha iyiye götürmüyor. aksine, bütün güzel ihtimalleri ortadan kaldırıyor çekingenliğim. kırılganlığım. umutsuzluğum. belki yarın güzel bir şeyler olur, beklentisiyle yazılan bütün kitapları parçalıyorum.
mutluluğa duyduğum nefret, kedinin ulaşamadığı ciğere mundar demesiyle aynı.
ne yapmamam gerektiğini virgülüne kadar ezberledim. ne yapmam gerektiği hakkında ise en ufak bir fikrim yok.
tırnaklarımla bir şeyler kazıyorum kimsenin göremeyeceği duvarlara. şiirlerim sokakta falan değil. bütün iyi ve güzel yanlarımı kimselerin ulaşamayacağı sandıklarda gizliyorum. kötü yanlarım günyüzünde. iğrençliğimi, acizliğimi saklama gereği duymuyorum.
penceremin önüne izmarit dolu saksılar diziyor, bahçemdeki dikenleri itinayla suluyorum.
papatyaları, gülleri, menekşeleri misafir kabul etmediğim odalarda muhafaza ediyorum uzun yıllardır. hem onlara, hem bana eziyet. olsun. tanıdığım hiç kimse durgun kıyılarımı haketmiyor. bir annem var işte. dalgalarımı bir tek ondan sakınıyorum. geri kalan herkese fırtınalıyım.
sancılarım benden büyük. ve acılarım. ve kederlerim. bu kokuşmuş ruhumu bedenime sığdıramıyorum.
kalabalık caddelerden kanalizasyonlar akıyor maviliklerime. ormanlarıma izmarit atıyorlar. ateşle yaklaşmayınız yazılı tabelalarımı  ateşe veriyorlar. ee, biz yaktık da, sen de yanmasaydın, pişkinliğini görüyorum her gün karşılaştığım insanlarda. 

uzun zamandır insanlarla  yaşamıyorum, onlara maruz kalıyorum. 

Bu blogdaki popüler yayınlar

hep çirkin

nerden başlasam..

özetle..